Bir toplumda düzenin sağlanması ve sürdürülmesi, sosyal yapının korunup geliştirilmesi, özel ve tüzel kişilerin varlığını koruyabilmesi ve gelişip üretebilmesi için modern anlamda devlet sistemine, bu sistemin işler olmasına bağlıdır. Toplumun üyeleri devlete güven duyduğu oranda devlet sistemini benimser ve kuşku duyduğu oranda sistemin beklenti ve yaptırımlarına karşı tavır almaya veya direnmeye çalışır. Bir toplumda kurallar ne kadar açık seçik ise, toplumda kişilerin tavır ve davranışları karşısında yaptırımlar kişilerin etnik kökeni, inanç sistemi, sosyoekonomik statüsüne bakılmaksızın sadece yasaların öngördüğü şekilde ve adilce uygulanırsa devlet sistemi toplumda benimsenir. Dolayısı ile toplumda bireysellik ve demokrasi de bu bağlamda kabul görür, insanlar sürü halinde yaşamak, hayatta kalmak için guruplar halinde hareketler sergilemek yerine enerjilerini bireysel düzeyde kendilerini geliştirmeye harcarlar. Bugün modern toplumlarda bunu çok somut olarak gözlemleyebiliyoruz. Buna karşın devlet sisteminin pek oturmadığı, veya farklı etnik grupların var olduğu ve sıkça el değiştiren coğrafyalarda ise insanların birbirlerine daha çok kenetlendiğini, sorunlarının çözümü için devlet kurumlarına müracaat etmek yerine genellikle kendi yöntemleri ile çözümlemeyi tercih ettiklerini görürsünüz. Çünkü buralarda devlet etkin değil veya devlet adına farklı çıkar grupları korunup kollanmaktadır, dolayısı ile de devlete karşı bir güvensizlik vardır. Aslında töre bir çeşit hukuk sistemidir. Uzun yıllara ve deneyimlere dayanan bir hukuk. İhtiyaçtan doğmuştur. Kurallar çok katıdır. Toplumun üyeleri bu kuralları aslında çok iyi bilir.
Güvenlik insan yaşamında beslenme, barınma kadar önemli bir faktördür. İnsanlar yaşamlarını ve geleceklerini güvence altına almak isterler. İşte bu güvenceyi sağlayacak bir sisteme ihtiyaç vardır. Devletin olmadığı veya ulaşamadığı toplumlarda (topluluklarda) bu güvenceyi binlerce yıldan beri sağlayan sistemdir töre. Sıcak evlerimizde televizyonlarımızdan izlediğimiz magazin haberlerinden vahvahlanarak lanetlediğimiz o töre bizim düşündüğümüz gibi üç beş cahil ya da yobazın ortaya koyduğu infaz kararlarından ibaret değildir. Ve belki de o infaz kararlarına zemin hazırlayan, bir yerde o haberi günlerce farklı açılardan rating için gündemde tutan o televizyon kanallarının da kendi katkılarını gözden geçirerek bu toplumsal suçun ortadan kaldırılması yönünde en azından neler yapabileceklerine dair sorumluluk alarak ellerini taşın altına koymalarının zamanı geçmek üzeredir.
Devlet kendi varlığını vatanın her karış toprağında adil bir şekilde hissettiremediği sürece, bölgede tek gücün ve hakimin kendisi olduğunu, her bir vatandaşın koruyucusu, kurtarıcısı ve sorgulayıcısının da kendisi olduğunu somut bir şekilde ortaya koyamadığı sürece yanlış, amacından sapmış ve üyelerine yarardan çok zarar getiren bir biçimde işlese de töre varlığını devam ettirecektir. Ve ne yazık ki biz her töre cinayetinin ardından lanetler yağdıracak sonra da her olay gibi cehalet deyip geçeceğiz.